Yaşamımdaki kuyu (bîr) kazıcısı bilgelere…

Yaşamın kaynağı ve mücevheri olan suyun yer altında tutulması ve depolanması insanların çölün zor koşullarında hayata kalmasını sağlamıştır. Çöl coğrafyalarında kuyuyu her yerde açamazsınız. Suyun nerede bulunabileceğini öngören bilge kuyu kazıcılar vardı. Bu yüzdendir ki kuyular her daim bilgedir. Oysaki her insanda içinde bir kuyu barındırır. Kuyusunun derinliği ve içeriği insanın yaşamı sorgulama anlayışına göre değişir.

İçim yanıyor, içimdeki kuyular için için yanıyor. Yaşadıklarımı biriktirdiklerimi içime akıtıyorum. Kuyuma düşenler ateşten damlacıklar. Bu damlacıklar içimdeki alev kuyularını harlıyor. Herkesten sakındığım biricik delilerim içimdeki cehennemlerimde yanıyor. Belki de kuyuma akıtacağım bu sudan sözler, içimdeki delilerin yanıklarına merhem olacak, onları ayaklandıracaktır. Çöl iklimlerinde var olmayı beceren her varlık mucizedir. Çöl iklimlerinin mucizeleri vahalar değil, bu vaha kuyularında gizlediğimiz asi delilerimizdir.

Çöl iklimlerindeki kuyu benim. Kuyudaki deliler de benim.
Kuyum benim. Delilerim benim.
Hem dertlerimsiniz.
Hem dert ortaklarımsınız.
Hem de yaşam pınarlarımsınız…

Sonu hep aydınlığa varan dipsiz karanlığında, düşüncenin ışıltısı öyle sorular atmalıdır ki kuyuna kırk bilge susuzluğunu gidermelidir. Bilge ise kendi benliğinde ve başka benliklerdeki kuyuları görebilen ve besleyebilen; fakat kendi susuzluklarını asla gideremeyendir. Kadim çöl kentlerindeki kuyuların bire bir yankıları vardı. Bu çölden kentlerde insanlar bilgelerini kaybettiklerinde kuyularına danışırlarmış. Ve duydukları sadece kendi sesleriymiş.

Duyular âlemindeki kuyularımız insanların yaşam alanı olan habitatlarımız da sadece doğal ihtiyacımız olan susuzluğumuzu gidermemiştir. Cennetten kovulma pahasına da olsa içimizdeki kuyulardan Sevgili Yusuf’u çıkartıp toplumdaki tiranlara karşı örgütleyip isyan etmektir. Ve özgürleşip insanlaşmaktır…

Yorum yazabilirsiniz...