Türkiye’deki Biyolojik Zenginliğin Önemi Ve Korunması

Türkiye, biyolojik zenginlik bakımından son derece önemli bir ülkedir. Çünkü Anadolu’daki bitki türünün sayısı hemen hemen Avrupa kıt’asındaki tür sayısına eşittir. Hayvan türlerinin sayısı ise Avrupa kıt’asındaki tür sayısından çok daha fazladır. Alt türler de dikkatle alındığında bu biyolojik zenginliğin çok daha büyük boyutlarda olduğu görülür. Ayrıca Anadolu; birçok bitki ve hayvan türünün ana vatan olarak bilinmektedir. Örneğin; badem, kayısı, buğday, nohut, mercimek, incir, lale, çiğdem vb. bitkilerin ana vatanı Anadolu topraklarıdır. Günümüzde ıslah edilmiş türlerin birçoğunun yabani şeklini, hala Anadolu’da bulmak mümkündür. Yine tarla bitkilerinin 1/3’ünün Anadolu kökenli olduğu söylenebilir. Ancak, “nasıl olsa Türkiye biyolojik kaynakları bakımından zengin bir ülkedir, bir şey olmaz” diyerek bu zenginliğe zarar verilmemelidir. Aksine biyolojik zenginliğin korunması için son derece duyarlı olmak gerekir. Çünkü Türkiye’de artık gözle görülebilir bir doğa yıkımı yaşanmaktadır. Bilgisizce ve sorumsuzca step alanlar tarla yapılmakta, ormanlar yakılmakta, ağaçlar kesilmekte, orman içeri yerleşime açılmakta, deniz kıyıları betonlaştırılmakta, göller ve akarsular çeşitli atıkların boşaltılmasıyla hızla kirletilmektedir. Ayrıca, Türkiye’de hızlı bir erozyon olayı da yaşanmaktadır.

Bir ülkenin tüm bitki ve hayvan türleri hem o ülkenin hem de dünyanın biyolojik zenginliklerinden sayılır. Yurdumuzda hayvancılık, balıkçılık, ormancılık, eczacılık ve sanayi açısından önem taşıyan pek çok tür vardır. Yalnızca yakın çevrede bulunan türler değil yabani türler de önemlidir. Çünkü elde edilmek istenen özellikler dikkate alınarak bu canlılar arasında gen aktarımı yapılabilmektedir. Yeryüzünde mısır, pirinç, buğday gibi besin olarak yetiştirilen tür sayısı giderek azalmaktadır. Yabani türlerden yetiştirilen türlere istenilen özellikleri taşıyan genler aktarılarak ürün miktarı ve kalitesi artırılabilmektedir. Sığır, koyun, keçi ve kümes hayvanları önemli besin kaynağını oluşturur. Bitkilerden üretilen antibiyotikler, ağrıkesiciler, kalp ve kanser ilaçları, hormonlar tıp ve eczacılık açısından önemli bir yer kapmaktadır. Çeşitli bitkilerden elde edilen zamklar, nişastalar, alkol ve reçineler kimya sanayiinin başlıca maddelerindendir. Bunun yanında biyolojik zenginlikler, oluşturdukları doğal güzellikle turizm açısından da önem taşır. Bunlardan başka bütün canlıların doğada ekolojik görevleri vardır. Canlılar birbirleriyle etkileşim içerisinde bulunarak yaşanılan ortamı sağlıklı tutarlar. Örneğin; hayvanların solunum sonucu verdiği karbon dioksit bitkiler tarafından besin üretiminde kullanılır. Bir canlı diğer bir canlının besinini oluşturur. Böylece doğada madde birikimi ve bir canlı türünün aşırı çoğalması engellenmiş olur.

Yaşamımız için gerekli olan canlılardan ancak sağlıklı bir doğaya sahip olduğumuz sürece yararlanabiliriz. Varlığımız yalnızca ekonomik değerleri olanları değil tüm canlıları korumamıza bağlıdır. Biyolojik zenginliğin korunması için yapılacak işler genel hatlarıyla şöyle özetlenebilir:

-Canlı türlerinin yaşama alanları koruma altına alınmalı ve bu yönde gerekli yasalar hemen çıkarılmalıdır.

-Halk bu konularda bilinçlendirilmeli, olaylara karşı duyarlı hale getirilmelidir.

-Bilimsel araştırmalarla, Türkiye’nin biyolojik zenginliği ayrıntılarıyla saptanmalı, her tür için alınacak önlemler belirlenerek bunlar etkili şekilde uygulanmalıdır.

-Türkiye’deki erozyonu önlemek için gerekli önlemler alınmalıdır.

-Av yasaklarına uyulup uyulmadığı etkin bir şekilde denetlenmelidir.

Yorum yazabilirsiniz...